Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

26 Temmuz 2011 Salı

Balkan Gezimizin 9. ve Son Günü, Makedonya Üsküp, Batı Trakya, Gümülcine

























Sabah Kahvaltımızı Tarihi Üsküp Çarşısında yapmak üzere Otelimizden ayrıldık. Kahvaltımızı bir borekcide yaptık, ama maalesef Balkanlar'da bizdeki gibi çay demleme alışkanlığı olmadıgı için böreği kola ile yedik. Daha sonra tarihi çarşıyı dolaşmaya başladık. Murat Pasa Camii, Bedesten, şimdi Sanat Galerisi olarak kullanılan Tarihi Hamam Osmanının mührü olarak dimdik ayakta duruyorlar. Çarşının ticari hayatı çok canlı gözüküyor. Motosikletten taşıyıcı yapanlarla biraz sohbet ettik. Ekmek paralarının pesinde koşuyorlar.

























Gümülcine'ye 450 km.lik yolumuzu hatirlayarak yola çıkıyoruz. Yolda bizim için hoş bir surprizle karşılaşıyoruz. Yolumuzun nerdeyse tamamı Otoyol. Bu sebeple çok rahat bir yolculuk geçiriyoruz.

Yunanistan sınırından hemen önce yakıt ikmalini yapıyoruz. Makedonya kapısından çıkış işlemlerimizi yaptırıp Yunan kapısına geldiğimizde boş olan bir sıradaki 3 polisin yanına gelip pasaportları uzatıyoruz. Şaşkınlıkla neden önceki polise ugramadigimizi soruyoruz. Arkaya bakınca yanlışlıkla bankoyu geçtiğimizi görüyoruz. Arkadan bankodaki polis sesleniyor, tamam gitsin diyor, inanamıyoruz işlem yapmadan Yunanistana giriyoruz. Bizim gibi Devlet terbiyesine alışmış vatandaşlar için inanılmaz bir durum, hayırlısı diyor yola devam ediyoruz.



















Gumulcine'ye öğleden sonra 3 gibi varıyoruz. Otelimizi bulup yerleşiyoruz. Bir süre dinlendikten sonra etraftaki Türkleri keşfetmek üzere dışarı çıkıyorum. Sokaklar bomboş, bütün dükkanlar kapalı. Bir Türk'ten SultanTepe Restoranını öğreniyorum. Oradan da Camiyi. İkindi namazını soydaslarla eda ettikten sonra çocuklarla yemeğe deliyoruz Sultantepeye. Çorbalar nefis. Pideler çok güzel. Helal olsun Urfalı Ustaya.






Yemekten sonra yürüyerek geziyoruz Gümülcine sehir merkezini. Hoş dükkanlar var. Sehir meydanında havuz kenarında soydaslarla sohbete tutuşuyoruz. Çok rahatmislar son 9 senedir. Murat Kekilli geçenlerde olduğumuz meydanda konser vermiş. 10 sene önce hayal edemezsin diyorlar. Ziraat Bankası açılmış, eskiden olsa 1 gecede yakarlarmış. Bazı Yunanlılar sizin Erdoğan gelsin bizi de kurtarsınlar diyormuş.






Sohbet tatlı, cocukların zoruyla Otele donüyoruz. Bu gece son gecemiz. Yarın sabah Türkiye'ye dönüyoruz inşallah. Allaha şükürler olsun sikintisiz gerçekleştirdik gezimizi.

Bu blog'un yazılmasının bir amacı da bu tür bir gezinin yapilabilirligini anlatmaktir. Sunu gördük ki, Balkanlar bizim memleketimiz ve oradaki geri Turk gerek diğer müslümanların bizim ziyaretimize ihtiyacları var. İnanın böyle bir gezi yapmak Otel tatilinden daha pahalı değil.

Geziyi aracıyla yapacakların problemsiz, bakımlı bir araçla yola çıkmalarını tavsiye ederim. Oralarda servis veya Usta bulmak çok sıkıntılı olabilir.

iPhone 4'umden çok faydalandım. Navigasyon ve harita programları, namaz vakti ve kıble programları isimizi çok kolaylaştırdı. Tabi iyi bir fotograf makinesi edinmek lazım yaşananları güzelde kaydedebilmek için. Ben bu geziyi yaklaşık 3 ay planladım. Bu sekilde yolculuk yapanların yazılarını okudum ve çok faydalandım. Umarım benim yazdıklarım da faydali olur.

Tüm okuyan ve yorum yapanlara saygılar.


- Posted using BlogPress from my iPad

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Balkan Gezimizin 8. Günü Arnavutluk, Kosova, Prizren, Kalkandelen (Tetova),Üsküp

Sabah erken kalkıp kahvaltı için restorana indik, Otel sahibemiz bizim için kabak,biber ve patates kızartması ile peynirli omletten olusan güzel bir kahvaltı hazırladı.
Yolumuz uzun olduğu için kahvaltıyı yapar yapmaz yola çıktık.Podgorica'nin çıkışında yakıt ikmalimizi yaptıktan sonra dar bir yoldan yaklaşık 30km uzaklıktaki sınır kapısına ulaştık.



Sınır kapısından sorunsuz geçtikten sonra yaptığımız yolculuğun en kötü yollarını geçtik. Yol gidiş geliş bile denemeyecek kadar dar, cukurlarla dolu ve trafiği asiri derecede yogundu. Sınırdan İşkodra çıkışına kadar 30-40 km hızla ancak gelebildik. İskodra bize gore gercekten kotu durumda bir sehir. Bizim sehirlerimizin 60'lı yillardaki halini andiriyor.













Tiran yönünde yaklaşık 45 km ilerledikten sonra sol tarafta Milot Sehrine ulaştıktan sonra düzgün bir yola girdik ve Kosova sınırına kadar olan 120 kmlik yolu yaklaşık bir saatte katettik. O kadar kötü yoldan sonra Enka firmasının yapmış olduğu bu otoyol ilaç gibi gelmişti.

Kosova yeşil sigortayı kabul etmediği için kapıda 30€ vererek 15 gün geçerli yeni bir sigorta satın almak zorunda kaldık. Kapıdan yaklaşık 15 km sonra Prizren'in merkezine geldik. Park yeri ararken aracımızı nehrin yanındaki bir sokağa park ettik. Araçtan inince park ettigimiz yerin hemen yanında Türkiye devletinin yurtdışında Türk dilini ve kültürünü yaymak üzere kurduğu Yunus Emre Kültür merkezinin olduğunu gördük. Merkezde bizi Gazi Bey karşıladı. Biraz oturup dinlendik, daha sonra kendisinden yemek için öneri aldık. Kısa bir yol yürüyerek Prizren'in şadırvan merkezine geldik. Burası restoran ve kafelerin olduğu bir bölgeydi. Yemeklerimizi yedikten sonra şadırvandan su içtikten ve fotograf çektikten sonra aracımıza geri donduk.












Normalde dogrudan Uskup'e gitmek olan planımızı değiştirerek araya eski adi Kalkandere olan Tetova sehrini de almıştık.






Daglardan yaptığımız güzel bir yolculuğun ardından Tetova sehrine yakın olan kapıdan Makedonya'ya geçtik. Tetova sehrinde Boyalı Cami, tarihi hamam ve Harabati tekkesini ziyaret ettik.



Kalkandelen Boyalı Camii



Caminin içi







Kalkandelen Tarihi Hamamı, şimdi Sanat Galerisiolarak kullanılıyor.




Harabati Tekkesinde eski bir bina





Aksam yedi gibi Tetova'dan Üsküp'e doğru yola çıktık. Üsküp Tetova arası 37 km, otoban üzerinde iki defa para ödemek zorunda kaldık, bu durumu biraz şaşkınlıkla karşılasak da iyi yol bulmusken sesimizi çıkarmadık.
Her zamankinin aksine bu sefer Otelimizi bulurken oldukça zorlandık.

Navigasyon Programları Üsküp'de çok kısıtlı çalışıyordu. En sonunda bir taksicinin yardımıyla oteli bulduk ve yerleştik. Müslüman memleketi bulmusken çıkıp bir aksam yemeği yiyelim dedik. Bula bula Ramstore alışveriş merkezini bulduk, yiye yiye de McDonalds dan menü yedik. Üsküp'ü gezmeyi sabaha bırakarak Otel'imizde istirahate çekildik.

Location:Bulevar Goce Delčev,Üsküp,Makedonya Cumhuriyeti

24 Temmuz 2011 Pazar

Balkan Gezimizin 7. Günü, Bosna Hersek, Saraybosna, Karadağ, Podgorica

Sabah erkenden kalkıp kahvaltıya indik. Otelin kahvaltısının zayıf olduğunu görünce Başçarşıya yakın olmanın avantajını kullanıp dünden tadı damağımızda kalan boşnak böreğinden alalım dedik. Başçarşıyı baştan aşağı dolaşmama rağmen hicbiryerde bulamadım. Dükkanlar daha yeni yeni açılıyor, temizlikle uğraşıyorlardı. Gözünü sevdiğim Turk esnafı sabahın erken saatinde satışa hazırdır. Elde olanlarla alelacele kahvaltıyı yapıp yola koyulduk.



Bosna Savaşı’nın hafızalara kazınan görüntülerinden birisi de Pazar Yeri Katliamı’dır. 5 Şubat 1994 günü Markale Pazar Yeri’ne öğle saatlerinde atılan bomba ile Boşnak halkı dünyanın gözleri önünde bir katliama daha maruz kaldı. Kuşatma altında hayatlarına devam etmeye çalışan, pazarda satış veya alışveriş yapan ya da bir Bosna gününde Ferhadiye Caddesi’nde yürüyen onlarca kişi Sırp saldırısına hedef oldu. Pazaryeri Katliamı sonucunda 68 kişi hayatını kaybetti, 200 kişi yaralandı. Bu pazar ferine de uğradık. Pazar açıktı, insanlar ticaretlerine devam ediyorlardı. Maalesef o pazaryerinde çektiğim fotografların bir kısmı makinenin hafıza kartından kaybolmuş, çok canım sıkıldı.



Saraybosna Podgorica yolu 235 km. Yakit ikmalimizi yaptiktan sonra Saraybosna'dan Foca istikametine yola çıktık. Focadan Karadağ sınırına kadar olan yol çok dar, yanyana 2 araba geçemiyor, biri yol vermek zorunda.






Fakat yol muhteşem guzelliklerle dolu. Yolda durup bir köylüden bal aldık. Bizi görünce bir tanesi arkadas dedi, icinde İsatnbul, İzmit gecen kelimeler kullandı. Hepsinin gözlerinin ici gülüyordu. Selamun Aleykum diye vedalasip yola devam ettik. Sonunda Karadağ sınırına vardık. Sorunsuz geçiş yaptıktan sonra Karadağ tarafında yolların duzeldigini gördük. Asfalt düzeldi ama yol adeta Kartal yuvalarından geçiyordu. Yollar kayalara oyulmuş onlarca tünelin icinden bir baraj kenarına kadar bizi getirdi.







Niksic sehrine yaklaştığımızda artık yayla yerleşimleri çiftlikler başladı. Güzel bulduğumuz bir görüntüyü objektifimizle kaydettik.

Podgoricanin girişinde Otelimize yaklaşık 10 km kala bir otomobilin dur işaretiyle durduk. İçerideki beyefendi bize ne yapıyorsunuz burda deyince şaşakaldik. Hakan Bey aslen Emniyet Müdürüymüş ve Karadağ'da Emniyetin yapılanmasına devletimiz adına yardımcı oluyormuş. Hasılı yurtdışında Turk Polisinin çevirmesine de takıldık. Ayaküstü sohbet ettik, birkaç sorumuza cevap verdi, kalacağımız yerin yakınına kadar bize eşlik edip ayrıldı.
Otelimizi problemsiz bulup yerleştik. Sehrin biraz dısında ama temiz ve yeni bir oteldi. Biraz dinlendikten sonra Podgoricayi gezmeye çıktık. Hakan. Bey'den aldığımız bilgiyle Osmanlıdan kalan saat kulesini aramaya başladık ve bulduk. Saat kulesinin hemen yakınında bir Müslüman tarafından işletilen ve helal yemek bulabileceğimizi söylediği restorana oturduk. Tarzanca siparişimizi verdik. Çorba, salata ve et yemeği istedik. Gelen et yemeğinin fotografını aşağıya koydum. Tahmin edeceğiniz üzere bitiremedik. Fiyatı da biraz tuzlu geldi. Hasılı turist kazıklamak Dünyanın her yerinde normalmış, bunu anladık.



Yemekten sonra Podgoricada Osmanlının izlerini aramaya başladık. Bulabildiklerimiz aşağıda.






Açıkcası Podgorica bir turist için çok verimli bir sehir değilmiş. Bunu gezecek çok fazla yer bulamayınca uğradığımız alışveriş merkezindeki insanların bize olan ilgili bakışlarından da anladık. Demekki Podgoricaya pek turist gelmiyor. Zaten bizim küçük vilayetlerimiz, orta halli ilçelerimiz kadar büyük. Fazla da dolanmayip yarınki yolculuğumuza dinç kalkmak üzere otelimize gelip istirahate çekildik.

Posted using BlogPress from my iPad

23 Temmuz 2011 Cumartesi

Balkan Gezimizin 6. Günü, Bosna Hersek, Saraybosna

Sabah 8 gibi kahvaltıya indik, sağolsun oglumuz Enes'in bizim için kızarttığı ekmeklerle kahvaltı yaptık.

Mostar Saraybosna arası yaklaşık 125 km olduğu için sabah biraz geç yola çıktık. Rıdvan Hoca 45 km bizimle gelecek. Kendisinin yardımıyla ufak bir banka isini hallettikten sonra yola çıktık. Yola çıkışımızda hafif bir yağış başladı. Yol gidiş geliş ve virajli olmasına rağmen çok güzeldi. Burada Karadeniz yeşilini her yerde görüyorsunuz. Yol boyunca adeta baraj gibi büyük gözüken Neretva nehri bize eşlik ediyor. Yerleşim yerleri yol boyunca tam yol kenarında insa edilmiş, her an yaya ile karşılaşmak mümkün.



Rıdvan Hocayı bıraktıktan sonra yaklaşık 2 saat sonra Saraybosna'nın girisindaki Ilıca bölgesinde Süleyman Efendinin talebelerinin yurdunda bir öğrenciyi bize Tüneli göstermesi için yanımıza aldık. O'da hiç gitmemiş ama sora sora bulduk.



Bosna-Hersek'teki savaş sırasında Sırp kuşatmasındaki Saraybosna'nın kurtuluşunu sağlayan 800 metre uzunluğundaki tünel, şimdi savaş müzesi olarak hizmet veriyor. Tüneli anlatan bir belgeseli izledikten sonra tüneli gezdik. O günleri tekrar hatırladık, huzunlendik.



Tünelden görüntüler.


Daha sonra öğrenciyi yurduna bırakıp Otelimize doğru yola çıktık. Saraybosna buyuk ve gelismis bir sehir, maalesef detayli bir sekilde dolasmak icin vaktimiz olmayacak.

Fazla zorlanmadan otelimizi bulduk. Odamız hazır olmadığı için bizden 45 dakika süre istediler. Biz de bu süreyi meşhur Boşnak Böreği ile karnimizi doyurarak değerlendirdik. Yemeği müteakip Başçarşıda biraz dolaştık, bilahare Otelimize geçip bir süre istirahat ettik.



Başçarşı'nın meşhur Şadırvanı


Daha sonra Otelden ayrılıp Bosna Hersek'in kurucu Cumhurbaşkanı Aliya İzzzetbegoviç'in kabrini ziyaret ettik. Merhum Cumhurbaşkanının ve kucak kucağa yattığı şehitlere fatihalar gönderdikten sonra Tabya tepesinden Saraybosnayı izledik, fotograflar çektik.



Merhum Ali İzzetbegoviç'in kabri oldukça sade


Tabyadan Saraybosna

Tepeden aşağı inince arabanızı otelin asansorüyle alt kata parkettikten sonra tekrar Başçarşıya döndük. Gun boyunca Saraybosnada yagmur yagiyordu. Akşam yemeğini yedikten sonra biraz dolaşmaya vakit kalmadan yoğun bir yağmur başladı. Nasreddin Hoca misali nimete basmamak için koşuşturarak sırılsıklam bir şekilde odamıza vardık.


Boşnak Böreğinin tadına doyamadık


Bir Saraybosna akşamı böyle bitti.



- Posted using BlogPress from my iPad

Location:19,Saraybosna,Bosna-Hersek